Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Türkiye’de aile kurumunun giderek zayıfladığını belirterek, “Ailenin yıkıldığı yerde toplumun sağlam kalması mümkün değildir; tıpkı temeli çökmüş bir binanın ayakta duramaması gibi.” dedi.
Prof. Dr. Faruk Kaya, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren en önemli meselelerden birinin aile kurumunun zayıflaması olduğunu ifade etti. 2025 yılının “Aile Yılı” olarak ilan edilmesinin, bu sorunun artık görmezden gelinemeyecek bir boyuta ulaştığını gösterdiğini dile getiren Kaya, ekonomik sıkıntıların yanı sıra toplumsal değerlerin unutulmasının, medya etkilerinin ve çarpık modernleşme anlayışının aileyi sarsan temel etkenler arasında yer aldığını belirtti.
“Toplumun temelleri çatırdıyor”
Boşanmaların artması, doğurganlık oranlarının düşmesi ve gençlerin evliliğe ilgisinin azalmasının geleceği tehdit ettiğine dikkati çeken Kaya, “Aile kurumu sarsılıyor, toplumun temelleri çatırdıyor, ahlaki değerler çözülüyor ve geleceğimiz tehdit altında. Boşanmaların artması, doğurganlık oranlarının düşmesi, gençlerin evliliğe ilgisinin giderek azalması ve medya aracılığıyla yayılan yoz değerler bir araya geldiğinde, geleceğimizin teminatı olan çocuklar ve gençler sahipsiz kalmaktadır. Ailenin yıkıldığı yerde toplumun sağlam kalması mümkün değildir; tıpkı temeli çökmüş bir binanın ayakta duramaması gibi” dedi.
Evlilik ve doğurganlık oranları düşüyor
Kaya, TÜİK verilerine göre 2004 yılında 615 bin 357 olan evlilik sayısının 2024’te 568 bin 395’e gerilediğini, aynı dönemde boşanmaların 91 bin 22’den 187 bin 343’e yükselerek iki katını geçtiğini aktardı.
Ortalama evlenme yaşının erkeklerde 28,1’den 31,2’ye, kadınlarda 24,1’den 28,3’e çıktığını, toplam doğurganlık hızının ise 2,38’den 1,48’e gerilediğini belirten Kaya, bu oranın nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli 2,1 seviyesinin oldukça altında olduğuna işaret etti.
Ağrı özelinde de benzer eğilimlerin gözlendiğini belirten Kaya, “2004’te 6 bin 914 olan evlilik sayısı 2024’te 3 bin 132’ye düşmüş, boşanmalar 101’den 394’e çıkmış, doğurganlık oranı yaklaşık 4,50’den 2,16’ya gerilemiştir.” ifadelerini kullandı.
“Küresel yozlaşmaya karşı manevi değerler diri tutulmalı”
Kaya, aile kurumundaki çözülmenin küresel bir sorun haline geldiğini, Türkiye’nin ise kültürel ve dini değerlerinden beslenen güçlü bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı.
“Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ulusal kültürler, popüler ve yayılmacı kültürlerin baskısı altında kalmakta, bu durum en çok aile yapısında hissedilmektedir. Geleneksel değerlerin zayıflaması, bireyselci anlayışın öne çıkması ve medya aracılığıyla yayılan tüketim odaklı yaşam biçimleri, aile kurumunu her geçen gün daha da sarsmaktadır.” diyen Kaya, Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği genelinde her üç evlilikten birinin, ABD’de ise her iki evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığını, Türkiye’de de her üç evlilikten birinin boşandığını hatırlattı.
Kaya, Kur’an-ı Kerim’in aileyi sevgi ve merhamet üzerine inşa ettiğini belirterek Rum Suresi 21. ayette geçen, “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır.” ifadesini hatırlattı.
Hz. Peygamber’in “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır.” hadisini anımsatan Kaya, İmam Gazâlî, İbn Haldun ve Bediüzzaman Said Nursî’nin de aileyi toplumun ve insanın temeli olarak gördüklerini belirtti.
“Aile, insanın duygusal bağışıklık sistemidir”
Ailenin yalnızca ekonomik bir kurum değil, aynı zamanda insanın karakterinin ve değerlerinin şekillendiği ilk toplumsal mekân olduğunu vurgulayan Kaya, “Çocuk burada sevgiyi, paylaşmayı, sorumluluk almayı öğrenir; sabır ve fedakârlık hayatın doğal bir parçası haline gelir. Bu yüzden aile hem insanın duygusal bağışıklık sistemi hem de nefsi terbiye etmenin en güzel okuludur. Dış dünyanın fırtınalarına karşı bireyin en güvenli limanı yine aile bağlarıdır.” diye konuştu.
“Modernleşme adına Batı’yı taklit etmek krizi derinleştiriyor”
Modernleşme sürecinde Batı’nın yaşadığı aile krizlerinin Türkiye’ye taşınmaması gerektiğini dile getiren Kaya, “Sosyal medyada sergilenen sahte mutluluk tabloları, televizyon dizileri ve programlar, aileyi bir değer olmaktan çok tartışma ve şov unsuru hâline getirmektedir.” dedi.
Batı’da artan intiharlar, şiddet olayları ve toplumsal çözülmelerin uyarıcı bir örnek olduğunu ifade eden Kaya, Türkiye’nin hâlâ güçlü bir koruyucu potansiyele sahip olduğunu belirtti.
“Aileyi korumak, geleceğimizi korumaktır”
Kaya, aile yapısının güçlendirilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Milli ve manevi değerlerimizi korumak, eğitim sistemimizi aileyi ve ahlaki değerleri merkeze alacak biçimde yeniden yapılandırmak, aile içi iletişim, sabır, fedakârlık ve merhameti güçlendirmek, evlilikleri özendirmek ve evlenme yaşını daha uygun seviyelere çekmek, mahalle ve akrabalık bağlarını canlandırmak, gençlere rehberlik programları sunmak ve medyayı aileyi yıpratan içeriklerden uzaklaştırıp güçlendirici yapımlara yönlendirmek artık bir zorunluluktur.”
Aileyi yalnızca ekonomik tedbirlerle değil, karakterin ve ahlaki değerlerin yeniden inşasıyla korumanın mümkün olduğunu belirten Kaya, “Eğitim, nesillere dürüstlüğü, merhameti, fedakârlığı ve sorumluluğu kazandırmalı; bilgiyi sadece bir araç değil, yaşamın rehberi hâline getirmelidir. Unutulmamalıdır ki güçlü bir Türkiye’nin yolu, güçlü aile yapılarından geçer. Aileyi korumak sadece bir sorumluluk değil, yarınlarımızı güvence altına almak, milletimizi güçlü ve dirençli kılmak demektir.” ifadelerini kullandı.