Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

İran-İsrail geriliminde en stratejik silah altın

İsrail ve İran arasında süren gerilimi yorumlayan ekonomi uzmanları, “Bu

İsrail ve İran arasında süren gerilimi yorumlayan ekonomi uzmanları, “Bu noktada altın, artık bir yatırım aracı değil; jeopolitik belirsizliklerin karşısında bir savunma duvarı haline gelmiş durumda” dedi.

İsrail ve İran arasındaki savaş devam ediyor. ABD’nin de savaşa dahil olması sebebiyle akaryakıt ve altın fiyatları yükselişe geçti. Uluslararası ekonomik durumu yorumlayan DEMAŞ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, “Tedarik zincirlerinin tehdit altında olması ve uluslararası fonların gelişmekte olan ülkelerden çekilme eğilimi, küresel piyasalarda sarsıntıya yol açtı” dedi.

“Altın artık stratejik bir silah”

Savaş sebebiyle küresel piyasaların sarsıntıya uğradığını söyleyen DEMAŞ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, “İsrail ve İran arasında başlayan yangın, artık küresel sisteme sirayet etti. ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri doğrudan bombalaması, bölgedeki gerilimi geri dönüşsüz biçimde tırmandırdı. Altın artık stratejik bir silah. Artık herkes aynı soruyu soruyor, ‘Büyük savaş başladı mı?’ ve daha ürkütücü bir soru, ‘Sıradaki cephe Türkiye mi?’ Gelişmeleri yalnızca askeri değil, ekonomik sonuçlarıyla da okumak gerekiyor. Enerji fiyatlarının hızla yükselmesi, tedarik zincirlerinin tehdit altında olması ve uluslararası fonların gelişmekte olan ülkelerden çekilme eğilimi, küresel piyasalarda sarsıntıya yol açtı. Sermaye, bir kez daha güvenli limanlara yönelecektir. Bu noktada altın, artık bir yatırım aracı değil; jeopolitik belirsizliklerin karşısında bir savunma duvarı haline gelmiş durumda” diye konuştu.

“Enerji rotalarındaki tehditlerin, ekonomik dengeleri altüst etme potansiyeli taşıyor”

Savaş ortamında yatırımcıların altına yönelmesini değerlendiren DEMAŞ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, “ABD’nin sahaya doğrudan inmesiyle kriz artık sadece bölgesel bir sorun olmaktan çıktı. İran’daki nükleer tesislerin vurulması, dünya düzeninde yeni bir kırılma noktası. Bu ortamda yatırımcıların altına yönelmesi sadece ekonomik bir tercih değil; hayatta kalma güdüsüdür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son yıllarda artırdığı fiziki altın rezervleri, bugün bu belirsizlik karşısında ne kadar öngörülü ve stratejik bir adım olduğunu gösteriyor. Altın, bu dönemde yalnızca bireyler için değil, ulusal ekonomi için de bir güvenlik enstrümanıdır. Tüm bu gelişmeler karşısında Rusya ve Çin’in nasıl bir tutum alacağının, çatışmanın geleceği açısından belirleyici olacak. Ancak mevcut tablo, diplomatik girişimlerin sonuçsuz kaldığını ve krizin çok daha geniş bir coğrafyaya yayılma riskinin her an masada olduğunu gösteriyor ve olası yeni cepheler ve enerji rotalarındaki tehditlerin, ekonomik dengeleri altüst etme potansiyeli taşıyor” dedi.

“Fiziki altına sahip olmak artık lüks değil, stratejik bir zorunluluktur”

Altındaki yönelimin geçici değil, kalıcı bir dönüşüm olacağını vurgulayan Kitiş, “Bu dönemde altına sahip olmak sadece fırsat değil; tedbir. Altın, yatırımcı psikolojisinin değil, jeopolitik refleksin ifadesi haline geldi. Özetle, ABD sahada, savaş artık gerçek. Altın artık yatırım değil, ekonomik siper. Türkiye’nin altın rezervlerini artırması, yerinde ve ileri görüşlü bir hamleydi. Rusya ve Çin’in tavrı, çatışmanın geleceğini belirleyecek. Diplomasi tıkanırsa, sonuçlar çok daha büyük çaplı olabilir. DEMAŞ A.Ş. olarak biz, bu süreçte yatırımcının hem güven hem değer arayışına çözüm sunmaya, fiziki altın piyasasında yön göstermek için çabalamaya devam ediyoruz. Tüm bu gelişmeler, bize bir kez daha şunu gösteriyor: Altının değeri yalnızca ons başına yazılan rakamlarla ölçülemez. Bugün geldiğimiz noktada mesele, fiyat tahmini yapmak değil; altını fiziki olarak elde bulundurmak. Çünkü bu dönemde altın, sadece kazanç değil; koruma, istikrar ve egemenlik demektir. Finansal sistemin sarsıldığı, diplomatik çözüm yollarının tıkandığı, jeopolitik dengelerin yeniden şekillendiği bu ortamda, fiziki altına sahip olmak artık lüks değil, stratejik bir zorunluluktur. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin altın rezervlerini artırma yönündeki kararlı politikası da, bireysel yatırımcıya güçlü bir örnek teşkil etmektedir. Unutulmamalıdır ki bazı dönemlerde değer saklamanın tek güvenilir yolu, değerin bizzat kendisini elinde tutmaktır. Altın, bugün tam da bu ihtiyaca cevap vermektedir” ifadelerine yer verdi.